5. HAKSIZ FİİLLERDEN SORUMLULUK

• Bina ve Yapı Eseri Kavramları • Kusura Dayanan Haksız Fiil Sorumluluğunun Unsurları ve Özellikle Pasif Eylem • Pasif Eylemin Sorumluluğa Yol Açmasının Şartları • Satış Sözleşmesinde Bilgi Verme Yükümlülüğünün Mevcudiyeti • Aydınlatma Yükümlülüğünü İhlal Eden Satıcının Sorumluluğunun Sınırları

HUKUKÎ MÜTALAA*

A. GİRİŞ

İstanbul Barosuna kayıtlı Sayın Av. Ş. U. şahsıma müracaat ederek Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde E: 2012 / 499 sayılı dosya ile görülmekte olan bir dava hakkında Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 293. maddesi çerçevesinde “uzman görüşü” olarak mahkemeye sunulmak üzere yazılı bir hukukî mütalaa hazırlamamı talep etmiş ve dava dosyasının bir örneğini şahsıma tevdi etmiştir.

Sayın Av. Ş. U.’nun şahsıma tevdi ettiği dosyadaki belgeler tamamen objektif ve bilimsel bir bakış açısıyla ele alınmış ve aşağıdaki inceleme ve değerlendirmelere gidilmiştir.

 

B. İDDİANIN ÖZETİ

Davacılar vekili, H.B. ile A.Ç.’nin, Dilovası’ndaki DYO Fabrikası yanındaki boş arazide bulunan su kuyuları içerisine girdiklerini, burada serinlemek amacı ile yüzdüklerini, kuyunun derin ve suyunun bulanık olması nedeniyle boğularak vefat ettiklerini, bu olaydan sonra sorumlu kişiler hakkında soruşturma başlatıldığını, bu soruşturma çerçevesinde hazırlanan bilirkişi raporunda huzurdaki davada aleyhine dava açtığı tüm kişilerin asli kusurlu bulunduğunu ve davalı şirket yetkilileri hakkında taksirle birden fazla kişinin ölümüne neden olmak suçundan dava açıldığını, müvekkillerinin, çocukları H.B. ile A.Ç.’nin vefatı nedeniyle müstakbel desteklerini yitirdiklerini, ayrıca çocuklarının vefat etmiş olmaları nedeniyle manevi zarara uğradıklarını, davalıların destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat ödemeye mahkûm edilmesi gerektiğini iddia etmiştir.

Davacılar vekilinin iddiasına göre bu zarardan sorumlu kişiler ve sorumluk nedenleri şunlardır:

1. D. Organize Sanayi Bölgesi: Davacılar vekilinin iddiasına göre H.B. ile A.Ç.’nin içinde boğularak vefat ettiği su kuyularının bulunduğu arsa D. Organize Sanayi Bölgesi içindedir ve D. Organize Sanayi Bölgesi bu arazinin tüm güvenlik ve emniyet tedbirlerini almakla yükümlü iken bu yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.

2. M.M.M. Ticaret AŞ: Davacılar vekilinin iddiasına göre bu şirket H.B. ile A.Ç.’nin boğularak vefat ettiği su kuyularının içinde bulunduğu arsanın malikidir ve boş olan bu sanayi arsası ile ilgili tüm emniyet ve güvenlik tedbirlerini almakla yükümlü iken, bu bağlamda arsanın etrafını tel çit ile çevirmekle ve arsaya canlıların girmesine engel olmakla yükümlü iken bu yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.

3. A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ: Davacılar vekilinin iddiasına göre bu şirket H.B. ile A.Ç.’nin boğularak vefat ettiği su kuyularının içinde bulunduğu arsanın eski malikidir ve bu arsayı, arsanın hâlihazırdaki maliki diğer davalı M.M.M. Ticaret AŞ’ye satarken arsa hakkında ona her türlü bilgiyi vermek ve onu arsanın mevcut durumu hakkında aydınlatmakla yükümlü iken bu yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.

4. R. Gayrimenkul Danışmanlık ve Değerleme AŞ: Davacılar vekilinin iddiasına göre bu şirket H.B. ile A.Ç.’nin boğularak vefat ettiği su kuyularının içinde bulunduğu arsanın hâlihazırdaki malikine satışı sürecinde onunla satıcı arasında aracılık faaliyetinde bulunmuştur ve gayrimenkul değerleme raporunda arsa içindeki sorunu tam ve net olarak belirtmekle yükümlü iken bu yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.

 

C. İNCELENMESİ GEREKEN HUKUKÎ SORUNLAR

Sayın Av. Ş. U. şahsıma yaptığı müracaatta davalılardan A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin vekili olduğunu bu uyuşmazlıkta müvekkiline herhangi bir sorumluluk yüklenmesinin mümkün olup olmadığını irdelememi talep etmiştir. Dolayısıyla yapacağımız inceleme esasen davalılardan A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’ye bir sorumluluk yüklenmesinin mümkün olup olmadığı meselesi ile sınırlı olacaktır.

 

D. İNCELEME ve DEĞERLENDİRME

  1. Genel Olarak

Davacılar vekilinin iddiasına göre, müvekkillerinin müstakbel desteklerinin boğulduğu içi su dolu çukurun (göletin) içinde bulunduğu arsayı hâlihazırdaki malikine, davalı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ satmıştır. Satıcı arsayı hâlihazırdaki maliki diğer davalı M.M.M. Ticaret AŞ’ye satarken arsa hakkında ona her türlü bilgiyi vermek ve onu aydınlatmakla yükümlü iken bu yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla da davacıların müstakbel desteklerinin vefatı nedeniyle uğradıkları destekten yoksun kalma zararından ve manevi zarardan o da sorumluluk altındadır.

Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı’na hitaben düzenlenen iş güvenliği uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda da bu durum ile ilgili olarak aynen şu açıklamalara yer verilmiştir:

“ … Dosya içerisinde A. firmasına ait alınmış ifade tutanağı bulunmamıştır, ifade alınması Yüce Mahkemenizin onayına bırakılmıştır. M.M.M. San. Tic. A.Ş.’ye satılmış olan sanayi arsasının üzerinde bulunan gölet hakkında alıcıya yeterli bilgiyi vermediği ya da verilmesini sağlamadığı, daha öncesinde yapılan çalışmanın mahiyetinin açıklanmadığı, hususlarında ikinci derecede (asli) kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır. … ”

Davalı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ hakkında gerek davacılar vekili tarafından ortaya konulan iddialar gerekse bilirkişi raporunda yapılan tespitler burada davalının ihmal suretiyle icra edilmiş bir eyleminin bulunduğu noktasında düğümlenmektedir. Bu nedenle meselenin Borçlar Kanunumuzun kusura dayalı haksız fiil sorumluluğuna ilişkin kuralları çerçevesinde ele alınması şarttır. Ayrıca olayın Borçlar Kanunumuzun kusura dayalı olmayan haksız fiil sorumluluğa ilişkin kuralları çerçevesinde de ele alınması isabetli olacaktır. Dolayısıyla somut uyuşmazlıktaki olaylar ve iddialar önce kusursuz sorumluluk hâlleri bakımından, ardından da kusura dayalı haksız fiil sorumluluğunun şartları bakımından incelenecektir.

 

2. Kusursuz Sorumluluk Hâlleri Açısından

Somut uyuşmazlıkta Borçlar Kanunumuzun kusursuz sorumluluğa ilişkin hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. Belki ilk bakışta Türk Borçlar Kanunu’nun yapı malikinin sorumluluğuna ilişkin 69. maddesinin uygulama alanı bulacağı düşünülebilir ise de somut uyuşmazlıkta ortada her şeyden önce bir bina veya diğer yapı eseri mevcut olmadığı için bu hükmün uygulanması söz konusu olamaz.

Gerçekten de ortada bir binanın bulunmadığı açıktır. Ancak, yine ilk bakışta arsadaki içi su dolu çukurun (göletin) diğer bir yapı eseri olduğu ve bunun yapımında bir bozukluk veya bakımında bir noksanlık bulunduğu ve çocukların çukurun içinde bu nedenle boğulduğu ve arsa malikinin de bu nedenle sorumluluk altına gireceği düşünülebilirse de böyle bir yaklaşım doğru olmaz. Zira bir yapı eserinin varlığından söz edilebilmesi için bunun insan eliyle inşa edilmiş olması gerekir(1). Somut olayda ise böyle insan eliyle oluşturulmuş bir içi su dolu çukurun (göletin) varlığından söz edilmemektedir bilakis arsadaki içi su dolu çukur (gölet), zaman içinde tabiat olayları nedeniyle kendiliğinden oluşmuş görünmektedir.

Arsada zaman içinde kendiliğinden oluşan bu göletin bir an için ve tamamen farz-ı muhal olarak diğer bir yapı eseri olduğu ve davacıların müstakbel desteklerinin bu göletin içinde yüzerken onun yapımındaki bozukluk veya bakımındaki noksanlık nedeniyle boğularak vefat ettiği varsayılacak olsa dahi A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin sorumluluğuna gidilemez. Zira (bir binanın veya) diğer bir yapı eserinin yapımındaki bozukluktan veya bakımındaki noksanlıktan onun maliki sorumludur. Gerçekten de Türk Borçlar Kanunu’nun 69. maddesinin 1. fıkrası şu şekilde kaleme alınmıştır:

“Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. ”

Görüldüğü üzere hükmün bu düzenlemesine göre bir bina veya diğer bir yapı eserinin yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden (o binanın veya) diğer yapı eserinin maliki sorumludur. A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ ise bu arsanın hâlihazırdaki maliki değildir eski malikidir. O, ancak kendi mülkiyeti döneminde oluşan zararlardan sorumluluk altında olabilir yoksa bina veya diğer bir yapı eserini elden çıkardıktan, onun mülkiyetini bir başka kişiye devrettikten sonra meydana gelen zararlardan sorumlu olamaz.

Bu husus doktrinde Oğuzman / Öz tarafından aynen şu şekilde ifade edilmiştir(2):

“ … Mülkiyet hakkı el değiştiren yapılarda zarar doğurucu olay meydana geldiği sırada mülkiyet hakkına kim sahipse, BK.m.58 …” (yeni TBK.m.69) “… uyarınca sorumlu odur.

Doktrinde Eren de bu konuda aynen şu açıklamalarda bulunmuştur(3):

“ … zarar yeni malik zamanında doğmuşsa, eski malik değil, yeni malik sorumlu olur. … ”

Kısacası, arsadaki içi su dolu çukurun (göletin), bir bina veya diğer bir yapı eseri olmadığı açıktır. Bir an için bu göletin bir diğer yapı eseri olduğu ve davacıların müstakbel desteklerinin göletin yapımındaki bozukluk veya bakımındaki noksanlık nedeniyle boğularak vefat ettiği farz edilecek olsa dahi durum değişmez zira TBK.m.69’a göre (bir bina veya) diğer bir yapı eserinin yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden (bina veya) diğer yapı eserinin zararın meydana geldiği andaki maliki sorumludur. Hâlbuki davalı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ bu arsanın zararın meydana geldiği andaki maliki olmayıp eski malikidir.

 

3. Kusura Dayalı Haksız Fiil Sorumluluğu Açısından

a. Genel Olarak

Yukarıda da belirttiğimiz üzere Borçlar Kanunumuz hukuka aykırı eylemden sorumluluğu düzenlerken temelde kusura dayalı sorumluluğu esas almıştır. Kusura dayalı haksız fiil sorumluluğunun şartları şunlardır: 1. Fiil, 2. Filin hukuka aykırılığı, 3. Failin kusurlu olması, 4. Zarar, 5. Failin kusurlu fiili ile mağdurun uğradığı zarar arasında uygun illiyet bağı.

Dikkat edilecek olursa kusura dayalı haksız fiil sorumluluğun ilk şartı fiildir. Fiil bir kişiyi yaralama, öldürme veya bir nesneyi kırma, hasara uğratma ve benzeri bir biçimde aktif bir fiil olabileceği gibi içtinap etme, kaçınma, hareketsiz kalma, ihmal suretiyle icra şeklinde pasif bir fiil de olabilir.

Somut uyuşmazlığa bu açıdan bakıldığında davalının arsayı hâlihazır malikine satıp devrederken ona arsa hakkında gereken bilgiyi vermediği, onu yeterince aydınlatmadığı iddia edilmektedir. Bir diğer söyleyişle davalı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin aktif bir fiilinin varlığı iddia edilmeyip onun pasif bir fiilinin var olduğu iddia edilmektedir. Dolayısıyla burada öncelikle araştırılması gereken husus A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin pasif bir fiilinin (içtinap etme, kaçınma, hareketsiz kalma, ihmal suretiyle icrasının) varlığından söz edilip edilemeyeceği hususudur.

 

b. Davalının Pasif Fiili İspat Edilmiş Değildir

Her şeyden önce belirtmek gerekir ki Medenî Kanunumuzun 6. maddesine göre herkes iddiasını ispata mecburdur. Durum haksız fiile dayalı sorumluluk hâlleri bakımından da aynıdır. Bir kişinin haksız fiili ile ister aktif fiili ile isterse de pasif fiili (içtinabı, kaçınması, hareketsiz kalması, ihmal suretiyle icrası) nedeniyle meydana gelsin durum değişmez. Gerek aktif bir fiil gerekse pasif bir fiil nedeniyle zarara uğradığını iddia eden kişi her şeyden önce bu fiili ispatla yükümlüdür.

Somut uyuşmazlığa, ispat külfetinin yerine getirilip getirilmediği açısından bakıldığında üzerinde öncelikle ve önemle durulması gereken husus şudur: Davacılar vekili, A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin arsanın hâlihazırdaki maliki ile taşınmazın satışına ilişkin sözleşme yaparken ona her türlü bilgiyi vermek ve arsanın mevcut durumu hakkında onu aydınlatmakla yükümlü iken bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini iddia etmekte ise de bu olgunun ispat edildiğini kabul etmek mümkün değildir.

03.02.2012 tarihli bilirkişi raporunda yapılan tespit için de durum aynıdır. Bilirkişi incelemesinde de bir taraftan dosya içinde A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin ifadesine ilişkin bir tutanak bulunmadığı belirtilirken yani davalının kendisine isnat edilen bu hareketsiz kalma olgusu hakkında nasıl bir savunmada bulunacağının bilinmediği dile getirilirken bir diğer taraftan da A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin arsadaki gölet hakkında alıcıya yeterli bilgiyi vermediği ya da verilmesini sağlamadığı daha öncesinde yapılan çalışmanın mahiyetini açıklamadığı hususlarında ikinci derecede kusurlu olduğu sonucuna varılabilmiştir.

Bilirkişi anlaşıldığı kadarı ile değerlendirmesini davalılardan taşınmazın hâlihazırdaki maliki şirketin sahiplerinden N. Ö.’nün D. Polis Merkezi Amirliği’nde 18.07.2011 tarihinde verdiği ifadesine dayandırmıştır. N. Ö. ise ifadesinde:

“ … Ben aldığım bu araziyi şahsen görmedim, içerisinde biz satın almadan önce bulunan 6/7metre genişliği yaklaşık 10 metreyi bulan derinliği olan içerisinde su birikintisi bulunan göletin olduğunu bile bilmiyorum, ayrıca bu göletin kim tarafından ne amaçla açıldığı hakkında da bir bilgim yoktur, biz bu arsayı satın almadan önce muhtemelen bu gölet vardı, çünkü biz satın aldıktan sonra bu arazi üzerinde herhangi bir çalışma ya da kazı işlemi yaptırmadık. Bu gölet ile ilgili bizim satın aldığımız firma olan A. Uluslararası Taşımacılık ve Ticaret isimli şirketin bilgisi olabileceğini tahmin ediyorum. … ”

demiştir.

Dikkat edilecek olursa taşınmazın hâlihazırdaki maliki olan şirketin ortaklarından olan bu kişinin beyanları genel olarak arsa içindeki göletin varlığından dahi haberdar olmadıklarına, göletin kendileri tarafından oluşturulmadığına, bu konuda şirketlerine dolayısıyla da kendilerine isnat edilebilecek bir kusurun bulunmadığına, birilerine bir kusur isnat edilecekse bu noktada davalı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin bilgisine başvurulabileceği yönünde iken bu açıklamalar bilirkişi tarafından her nasılsa A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin arsayı satarken hâlihazırdaki malike arsadaki gölet hakkında gereken bilgiyi vermediği ya da verilmesini sağlamadığı yönünde değerlendirilmiştir.

Ayrıca göletin ne zaman oluştuğu da belirsizdir. N.Ö. bu konuda oldukça özenle hareket etmiş kimseyi zan altında bırakacak bir açıklamada bulunmayıp bilakis sadece

“ … biz satın almadan önce muhtemelen bu gölet vardı … ”

şeklinde beyanda bulunmuştur.

O hâlde her şeyden önce arsadaki göletin A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin mülkiyeti zamanında mevcut olduğu ispat edilmelidir. Bu dahi ispat edilmemişken A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin bu göletin varlığı hakkında alıcıya gereken bilgiyi vermediği ispat edilmiş sayılamaz.

Ayrıca davalılardan R. Gayrimenkul Danışmanlık ve Değerleme AŞ’nin arsanın A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin mülkiyetinde olduğu sırada(4) hazırladığı 15.04.2011 tarihli Gayrimenkul Değerleme Raporunda da arsa ile ilgili olarak şu açıklamalara yer verildiği görülmektedir:

“ … 28.487 m2 alana sahip olan taşınmaz şekil olarak altıgen, topografik olarak düz bir topografya sergilemektedir. Daha önce tır parkı olarak kullanılan mülkün hafriyat sorunu yoktur ve zemin iyileştirmesi yapılmış vaziyettedir. … ”

Bu rapordaki tespitler de arsanın A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin mülkiyetinde olduğu dönemde arsada böyle bir göletin bulunmadığına delil olarak kabul edilebilir.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, davalı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin yetkilisi ve idari işler direktörü A.Ö. de, D. Polis Merkezi Amirliği’nde 07.06.2012 tarihinde verdiği ifadesinde aynen şu beyanda bulunmuştur:

“ … Şirketimizin 29 Nisan 2011 tarihinde satmış olduğu bahse konu araziyi 2005 yılı Aralık ayında yatırım amaçlı olarak U. Sanayi ve Ticaret AŞ isimli firmadan satın aldık. Biz araziyi satın aldıktan sonra yatırım amaçlı aldığımız için hiçbir işlem yapmadık, 2011 yılı nisan ayında M.M.M. Ticaret AŞ.’ye satana kadar da ben veya şirketimizin hiçbir yetkilisi arazi üzerinde hiçbir işlem ve faaliyet gerçekleştirmedik. Bu yüzden bilirkişi raporunda yetkilisi olduğum A. şirketine yöneltilen kusuru kabul etmiyorum. Raporda bizim bahse konu araziyi sattığımızda alıcıya gölet hakkında yeteri kadar bilgiyi vermediğimiz bu nedenle kusurlu olduğumuz iddia edilmiştir, ancak bu iddianın hiçbir dayanağı yoktur, nitekim yukarıda da belirttiğim üzere biz arsayı olay tarihinden 3 ay kadar önce M. şirketine sattık ve arsa üzerinde de suça konu gölet veya herhangi bir çukur veya işlem yapmadığımız için, yapılmayan bir faaliyetle ilgili alıcıyı bilgilendirmemiz mümkün olmamıştır. … ”

O hâlde, davalılardan arsa sahibi şirketin ortaklarından N. Ö.’nün yukarıda zikrettiğimiz beyanları, bilirkişinin yorumladığı yönde olmadığına göre, bu beyanlara hak etmediği bir anlam yüklenmemeli ve onun yaptığı açıklamalara ispat kuralları çerçevesinde yaklaşılmalı ve davalı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin bu içi su dolu çukur (gölet) hakkındaki bilgiyi alıcıya vermediğine ilişkin iddia ortaya atılmadan önce bu içi su dolu çukurun (göletin) arsa daha davalı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin mülkiyetinde iken var olduğu ispat edilmelidir.

 

c. Davalının Pasif Fiili Varsa Bile Bu Hareketsizliği Hukuka Aykırı Değildir

Davacıların talebinin dinlenebilmesi için öncelikle davacıların müstakbel desteklerinin içinde boğulduğu içi su dolu çukurun (göletin) arsa daha henüz hâlihazırdaki malikine devredilmeden, satıcısı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin mülkiyetinde iken de mevcut olduğu ispatlanmalı, ondan sonra da A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin bu arsa üzerindeki gölet hakkında gereken bilgiyi arsanın hâlihazırdaki malikine vermediği ispatlanmalıdır. Bir an için bunların ispatlandığı var sayılacak olursa bundan sonraki üçüncü aşamada da davalının bu pasif fiili nedeniyle hukukî sorumluluk altına girmesi bir diğer söyleşiyle somut uyuşmazlıkta davacılara destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat ödemekle yükümlü tutulabilmesi için bu pasif tutumunun hukuka aykırı olduğunun ispatlanması gerekir. Yani hukuk düzeninin onu bu konuda hareketsiz kalmama yükümlülüğü altına sokmuş olması gerekir.

O hâlde bu noktada, bir an için davalı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin sattığı arazide kendi mülkiyeti döneminde de böyle bir içi su dolu çukurun (göletin) bulunduğu ve onun arsadaki bu içi su dolu çukurun (göletin) varlığı hakkında alıcıya gereken uyarıyı yapmadığının ispatlandığı varsayılarak, onun bu konuda susmama yükümlülüğünün bulunup bulunmadığının bir diğer söyleyişle onun bu konudaki susmasının (hareketsizliğinin) hukuka aykırı olup olmadığının ele alınması gerekir. Bunun için ise şu soruların sorulması ve aydınlığa kavuşturulması gerekir:

1. Davalı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin sattığı arsada bu içi su dolu çukur (gölet) var idiyse onun bu içi su dolu çukurun (göletin) mevcudiyetinden alıcıyı haberdar etmesi gerekir miydi?

2. Davalı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin bu konuda susması dürüstlük kuralına aykırı mıdır ve bu durum onun hilesi olarak bir diğer söyleyişle onun bir haksız fiili olarak kabul edilebilir mi?

3. Davalı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin alıcıya karşı böyle bir haksız fiil işlediği kabul edilecek olursa o bu haksız fiili nedeniyle üçüncü kişilerin uğradığı zararlardan sorumlu tutulabilir mi?

Tüm bu soruların aydınlığa kavuşturulabilmesi için öncelikle belirtilmesi gereken şey şudur: Böylesine bir susmanın bir hile teşkil edebilmesi, bir diğer söyleyişle bir haksız fiile neden olabilmesi için susan kişinin bu hususta bilgi verme yükümlülüğü altında olmasına rağmen bilerek ve isteyerek susmuş olması gerekir. Doktrinde de isabetle belirtildiği üzere satım sözleşmesi gibi herkesin kendi menfaatini koruması doğal ve olağan olan sözleşmelerde satıcıdan, kendisine bu konuda özel bir soru sorulmadıkça, sözleşmeyle ilgili her konuda açıklama yapması beklenemez(5).

Doktrinde meseleyi monografik bir çalışmada ele alan Kurşat da bu konuda aynen şu açıklamalarda bulunmuştur(6):

“ … Gerçekten de aydınlatma yükümlülüğü sınırsız bir yükümlülük değildir. Bu bakımdan taraflardan biri, diğer taraf için herhangi bir öneme sahip bütün konular hakkında bilgi vermeye davet edilmediği müddetçe bilgi vermekle mükellef değildir. …

 Satım gibi tarafların menfaatlerinin çatıştığı sözleşme türlerinde ise diğer sözleşmelerde olduğu kadar katı bir bilgi verme yükümlülüğünden söz edilemez. Zira burada taraflar arasındaki söz konusu menfaat çatışması öz ardı edilemez. Bu menfaat çatışması nedeniyledir ki ticari hayatta, herkes kendi hak ve menfaatini kural olarak kendisi korumalıdır. …Örneğin satım sözleşmesinde satıcı genel olarak fiyatları etkileyen hususları bildirmekle yükümlü değildir. Fakat sattığı şeyin vasfı ile ilgili olarak müşterinin ağır bir şekilde hataya düşmesine de engel olmak zorundadır.”

Ayrıca bir an için aksi varsayılarak satıcının arazideki içi su dolu çukurun (göletin) varlığı hakkında bilgi vermesi gerekirken bunlar hakkında kasten sustuğu varsayılacak olsa dahi onun bu pasif tutumunun bir hileye dolayısıyla da bir haksız fiile neden olabilmesi için alıcının gerçeği bilseydi sözleşmeyi hiç veya mevcut şartlarla yapmayacak olduğu kabul edilmelidir. Oysaki somut olayda satıcının tapu kayıtları ile sabit yüz ölçümü 28.487 m2 olan bu büyüklükteki bir arsa içinde 980 cm çapında, 1060 cm derinliğinde olan içi su dolu bir çukurun(7) (bir göletin) bulunduğundan söz etmemiş olması akdin hile nedeniyle iptaline neden olabilecek bir durum değildir, zira alıcının gerçek durumu bilseydi yani 28.487 m2 büyüklüğündeki bu arsanın içinde 980 cm çapında bir gölet (içi su dolu çukur) bulunduğunu bilseydi bu sözleşmeyi hiç yapmayacak olduğu veya mevcut şartlarla yapmayacak olduğu iddia edilemez.

Bir an için aksi varsayılarak satıcının susmasının bir hile hâli bir haksız fiil hâli meydana getirdiği varsayılacak olsa dahi bu durum da davalı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin üçüncü kişilere karşı sorumluluk altına girmesine neden olamaz. Zira sözleşme ilişkisi nispi niteliktedir ve borçlu kanundan (somut olayda MK.m.2’den) kaynaklanan bir borcuna aykırı davranışı nedeni ile ancak sözleşmenin diğer tarafının bir zarara uğramasına neden olmuşsa onun bu zararını gidermekle yükümlü tutulabilir. Yoksa borçlunun sözleşme ilişkisine taraf olmayan üçüncü kişilere karşı sorumluluk altına girmesi mümkün değildir. Doktrinde Oğuzman ve Öz de bu konuda aynen şu açıklamalarda bulunmuşlardır(8):

“ … Genel davranış kuralı olarak dürüstlük kuralına aykırı hareket ve özellikle bir hakkın kötüye kullanılması yöneldiği şahsa karşı hukuka aykırı bir fiil teşkil eder …”

Dolayısıyla bu ihtimalde dahi davalı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin satım sözleşmesi çerçevesinde taşınmazda bulunan içi su dolu çukur (gölet) hakkında alıcıyı yani hâlihazır maliki uyarmadığı iddiası ile sözleşme ilişkisinin dışında kalan üçüncü kişilere karşı yani somut uyuşmazlıkta müstakbel desteklerini yitiren kişilere karşı sorumluluk altına girmesi söz konusu olamaz.

 

E. SONUÇ

Yukarıda arz ve izah edilen gerekçeler ışığında somut olayda davalı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin sorumluluk altına girmesini gerektirecek bir kusursuz sorumluluk hâli bulunmadığı gibi onun, kusura dayalı haksız fiil sorumluluğuna ilişkin şartlar çerçevesinde de sorumlu tutulması mümkün değildir.

Davalı A. Uluslararası Taşımacılık ve Tic. AŞ’nin davacıların talep ettiği destekten yoksun kalma tazminatı veya manevi tazminatı ödemekle yükümlü tutulması hukuken mümkün değildir.



GEBZE 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NİN KARARI

(T: 04.02.2014, E: 2012 / 452, K: 2014 / 42)

“ … arsa sahibi olarak gözüken şirketin asli kusurlu olduğu, diğer yargılanan sanıklar A.Ö.’nün ve N.Ç ’nin ise uzlaştırıcı mahiyetteki son rapordan da anlaşılacağı üzere kusurlarının bulunmadığı, zira sanık A.Ö.’nün arsanın önceki maliki olduğu ve 29/04/2011 tarihinde bu arsayı sattığı ve bu tarih itibari ile ve mevsim itibari ile su göletinin müteveffaların gireceği ortamda olmadığı,

 ...

HÜKÜM: Açıklama ve Gerekçesi Yukarıda Yazılı Olduğu Üzere,

1-) SANIKLAR A.Ö., N.Ç. VE N.Ö.’NÜN;

Her ne kadar sanıklar hakkında müteveffalar H.B. ile A.Ç. ’nin taksirle ölümüne sebebiyet vermek suçundan 5237 S.K.’nın 85/2, 53/1 maddeleri gereğince cezalandırılmaları talebi ile kamu davası açılmış ise de;

Sanıklara isnat edilen suçta taksir düzeyinde kusurlarının bulunmadığı anlaşılmakla CMK’nın 223/2-c maddesi gereğince sanıkların ayrı ayrı BERAATLERİNE(9), ... ”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 



* Bu hukukî mütalaa 17.09.2012 tarihinde kaleme alınmıştır.

(1) Kemal Oğuzman / Turgut Öz; Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, C: 2, İstanbul, 2009, s: 617.

(2) Oğuzman / Öz, age, s: 622.

(3) Fikret Eren; Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, İstanbul, 2006, s: 612.

(4) Arsa tapuda M.M.M. Ticaret AŞ’ye 29.04.2011 tarihinde satılmıştır.

(5) Necip Kocayusufpaşaoğlu; Borçlar Hukuku, Genel Bölüm, C: 1, Borçlar Hukukuna Giriş, Hukukî İşlem, Sözleşme, İstanbul, 2008, s: 459.

(6) Zekeriya Kurşat; Borçlar Hukuku Alanında Hile Kavramı, İstanbul, 2003, s: 55 ve s: 57.

(7) Bu veriler görevli polis memurları tarafından 12.07.2011 tarihinde yapılan inceleme ile çizilen olay yeri krokisi ile sabittir.

Olayla ilgili Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Başkanlığı – Müdahale Şube Müdürlüğü Dilovası Grup Amirliği tarafından hazırlanan 001238 sayılı Yangın Raporu başlıklı tespitte bataklık göletin eninin 6-7 metre, derinliğinin ise 10 metre olduğundan söz edilmiştir.

Bu duruma paralel olarak polis memurları tarafından düzenlenen 14.07.2011 tarihli Araştırma Tutanağında da boğulma olayının meydana geldiği çukurun çapının yaklaşık 6-7 metre, derinliğinin de 10 metre olduğu belirtilmiştir.

(8) Oğuzman / Öz, age, s: 499.

(9) Bu karar ilgili sanık A.Ö. yönünden Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin T: 01.06.2015, E: 2014 / 19066, K: 2015 / 9359 sayılı kararı ile kesinleşmiştir. Diğer bir kısım sanıklar hakkında ise ceza yargılaması sürmektedir. Gebze 1. Asliye Hukuk Mahkemesi ceza davasını bekletici mesele yapmıştır.

Tasarım ve yazılım NEVRES ürünüdür.
Av. Prof. Dr. İlhan Helvacı Hukuk Bürosu
Quasar Tower, No: 2807, Büyükdere Caddesi, No: 76, 34394, Şişli, İstanbul – Türkiye
Tel: +90 212 263 35 25 Faks: +90 212 263 35 26
X